7 Şubat 2025

atakum haber sitesi

atakum haber

İBB Şehircilik Grubu Başkanı Ali Kurt, Cumhuriyet’e konuştu: ‘İstanbul’daki yapı stokunun yüzde 70’i riskli konumda’

İBB Şehircilik Grubu Başkanı Ali Kurt ile Türkiye'nin en önemli gündemi olan deprem ve depreme ilişkin alınması gereken önlemler hakkında konuştuk. Kurt, İstanbul’un depreme hazır olup olmadığını verilerle Cumhuriyet'e anlattı.

Resmi verilere göre 53 binden fazla yurttaşın hayatını kaybettiği, on bir ili etkileyen ve yaraları hala sarılamayan deprem felaketini ülke tarihinin en büyük travmalarından biri olarak nitelendiren İBB Şehircilik Grubu Başkanı Ali Kurt, yıkımın en ağar olduğu Hatay’daki tabloya ilişkin “Hatay bir depremin bir kenti ihmaller sonucu nasıl yok edebileceğinin en acı örneklerinden biri. Türkiye’de yapılaşma ve imar konusunda yetkili olan herkesin ve kendini bu alanda yetiştiren gençlerin o bölgeyi bir defa da olsa görmesini zorunlu hale getirmek lazım” dedi. 

Depremler sonrasında kentlerdeki yardım ve yeniden inşa süreçlerine değinen Kurt, merkezi yönetimin yürütülen çalışmalarda konteyner kent ve yeni konutları önceleyen bir yaklaşım benimsediğini ancak İBB’nin deprem bölgesinde “geçici yaşam alanları” geliştirmeye yönelik daha bütüncül bir anlayışı öne çıkartmaya odaklandığını söyledi. 

“Depremler ve sancıları devam ederken hemen konut üretme sürecine girildi. Bunu doğru bulmuyoruz. Konut üretimi elbette önemli ancak yaşanan yıkımı yalnızca konutlara indirgemeyip hayatın eğitim, sağlık, günlük yaşam gibi birçok farklı yönünü de içine alan bir yaklaşım gerekli. Maalesef hükümet daha çok skor odaklı bir süreç yönetti.”

 2 YILDA 200 BİN KONUT İNŞA ETMEK MUAZZAM BİR GÜÇ AMA BU GÜCÜ DOĞRU KULLANMIYORUZ 

Yaşanan felakette yapı stoklarının kalitesiyle birlikte yapılaşmaya elverişliliğe dikkat çeken Kurt “En yoğun yapılaşmalar, sıvılaşmanın en çok olduğu alanlara yapılmış. Dağ yamaçlarında hiç yıkım yok ancak ovada olan yerler tamamen yok olmuş. Bu çağda, bu tecrübeyle çok daha uygun adımlar atılabilirdi. 2 yılda 200 bin konut inşa etmek muazzam bir iş, bir anlamda sahip olduğumuz gücü de gösteriyor ama bu gücü doğru kullanmıyoruz. Madem bu kadar gücümüz var, neden depremi bekledik?” dedi.

İSTANBUL’DA 2000 YILI ÖNCESİNE AİT HER YAPI POTANSİYEL RİSKLİ

Marmara’da beklenen depreme dair konuşan Kurt, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum’un “İstanbul’da 1,5 milyonu yüksek risk altında, her an yıkılabilecek 600 bin ev var” açıklamasını değerlendirdi. 

Riskli yapı konusunda rakamların anlatım farklılığı sebebiyle birbirinden ayrı çıkabildiğini söyleyen Kurt “Aslında herkes aynı şeyi söylemeye çalışıyor ama anlatım teknikleri farklı. Bize bugüne kadar riskli bina taramaları için 160 bin başvuru yapıldı ancak yalnızca 35 bin bina sahibi yetkilileri tarama için içeri aldı. İnsanlar korkuyor ve son dönemde büyük değişiklik gösterse de ilçe belediyeleri bu konuda tam bir işbirliğine yanaşmıyor. İBB’nin strateji belgesine göre de 200 bin yapının acil dönüşmesi gerekiyor. Başka bir biçimde de İstanbul’daki yapı stokunun yüzde 70’i riskli konumda. Ancak burada en önemli durum, bu sayıyı tam bilebilmek için tüm yapıların bir an önce taranması” ifadelerini kullandı. 

İstanbul’daki yapım yönetmeliklerinin 1999 Marmara Depreminden sonra iyileşmeye başladığını ancak bu alandaki sorunun da devam ettiğini belirten Kurt, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Böyle bir süreçte İstanbul’da 2000 yılı öncesi yapılmış her yapı potansiyel riskli. Hem yetersiz mühendislik hizmeti almaları hem de kalitesiz inşaat malzemesi kullanımı bunun en önemli sebebi. İstanbul’da yıkımını gerçekleştirdiğimiz çoğu yapıda deniz kabuğu gibi malzemeler ön plana çıktı ve bu her açıdan çok riskli. Yapım teknikleri eski, inşaat malzemelerinin kalitesi düşük ve yapılar eski. Hatay’da yıkılan binalar İstanbul’dakilere kıyasla daha genç ve sağlam binalardı.”

YENİ KONUTLAR MI BOŞ KONUTLAR MI?

Kurt, İstanbul’da yapılaşmaya dönük planlama için ise yeni konut inşaatları yerine boş konutların değerlendirilmesinin daha doğru bir yaklaşım olduğunu söyledi.

Boş konutlar son dönemde Batı ülkelerinde önemli bir sorun haline gelirken İstanbul Planlama Ajansı (İPA) ve Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğü’nün verileri ışığında İstanbul’da 1,5 milyon-750 bin arasında konutun boş olduğu tahmin ediliyor.

Boş konutlar 39 ilçe arasında daha çok Esenyurt ve Küçükçekmece’de yoğunlaşırken, bu bölgelerdeki deprem riskine dikkat çeken Kurt, riskli bölgeler öncelenerek bina taramalarının yoğunlaştırılması ve önceliğin ihtiyaç sahibi yurttaşlarla boş konutları buluşturmak olduğu görüşünde.

DAR GELİRLİ KESİME KEFİL OLMAYA YÖNELİK BORÇLANMA TALEPLERİMİZE CEVAP ALAMIYORUZ 

İstanbul’da yıllardır tartışılan kentsel dönüşüme dair bilgiler de veren Kurt, İBB’nin kentsel dönüşüm için 2021 yılında başlattığı projeye tüm ilçelerden, yaklaşık 1.8 milyon yurttaşın yaşadığı 560 binin üzerinde yapıdan başvuru olduğunu aktardı.

Bununla beraber uzlaşıların daha çok sahil bölgesindeki Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy gibi ilçelerde olduğunu ifade eden Kurt, bunun sebebinin bu ilçelerdeki borçlanma oranlarının düşüklüğü ve yüksek gelirler olduğunu söyledi.

Bu durum içerisinde dezavantajlı ve dar gelirli yurttaşların olduğu bölgelerdeki süreci hızlandırmak istediklerini belirten Kurt, kamu bankalarıyla birlikte Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sürece hiçbir şekilde dahil olmamasından şikayetçi:

“Biz kamu bankalarına ‘Gelin biz riskli yapılarda oturan dar gelirli yurttaşlara KİPTAŞ olarak kefil olalım. Siz de bankalar olarak uzun vadeli ve düşük faizli kredi imkanı sunun ki bu kesim borçlanma yükü altında ezilmesin’ dedik ancak taleplerimize cevap bile alamadık. Bu bize göre bir suçtur. KİPTAŞ’ın finansal skorları ve nakit para akışı gayet iyi. Aynı şekilde merkezi hükümete ‘Madem bize yaptırmıyorsunuz, bizim elimizdeki uzlaşılarla bu dönüşümü siz tamamlayın’ yönündeki talebimiz de olumlu cevap alamadı. İşbirliği olursa ne kaybedeceksiniz ki – Biz bu imkanları kullanamıyorsak can güvenliği konusunda ne yapacağız?”

TARTIŞILAN İSPARK ZAMMI

Son olarak Şehircilik Grubu şirketlerinden İSPARK’ın yaptığı son zamlar için kamuoyunda yer alan tartışmalara da değinen Kurt, “Yanlış bilgilerle süreç çok manipüle edildi. Yüzde 115 zam yapıldığı öne sürüldü ancak zam oranı ortalama yüzde 45.3’idi. Türkiye’de yüzde 47.5’luk bir enflasyon açıklandı” dedi.

İstanbul’un belirli noktalarında İSPARK’ın zam oranının daha fazla olduğunun altını çizen Kurt, “Tarihi Yarımada ve Kadıköy Rıhtım Bölgesinde daha fazla zam yapıldı. Bunun sebebi, Dünya’daki örneklerde de gördüğümüz gibi toplu ulaşımın kesiştiği noktalarda insanları toplu ulaşıma teşvik etmek. Tabii ki takip ediyoruz ama bunu ‘Dünya’da böyle bizde de böyle olsun’ mantalitesinde yapmıyoruz. Oradaki doğru takip ederek ülkemizin kodlarıyla birleştirerek uygulamaya koymaya çalışıyoruz” diye konuştu.